Andy'e mini mini bir çocuk olduğundan bu yana eşlik eden bir oyuncaklar topluluğu, grubun gözdesi şerif Woody, onun kankası parlak çocuk Buzz, ateşli kızıl Jessie beni çocukluğuma götürdü. Son filmde Andy artık 17 yaşında, üniversiteye başlamaya hazırlanıyor. Yeni bir eve taşınacağı için odasını boşaltıyor. Eski oyuncaklarının olduğu kutuya geldiğinde tam da benim gibi sıkça ev değiştirmiş ve çok eşya atmak veya elden çıkarmak zorunda kalmış olanların bileceği gibi tereddüt ediyor. Çocukluğunu ve hayal dünyasını yıllarca paylaşan ama şimdi kendine uzak olan bu eski arkadaşları ne yapacağını bilemiyor. Sonunda Woody'yi yanında götürmeye ve diğerlerini de tavanarasına koymaya karar veriyor. Ama tavanarasına gidecek torba yanlışlıkla bir kreşe bağış olarak gidiyor ve filmin geri kalanında işletme okullarında öğretilen grup dinamiklerine dair her şeyi görüyoruz! Kreşte yaşlı ve çilek kokulu ayı Lotso'nun kurduğu hiyerarşik düzene takılıyorlar, oyun oynamayı bilmeyen küçücük çocukların elinde telef olma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyorlar. Dediğim gibi Woody asil ve tatlı çocuğu olduğu için grubun, ardaşlarını geride bırakamıyor ve hepsini kurtarmak için harekete geçiyor. Böylece film serinin üçüncü filmi olmasına rağmen, hiç sıkıcı olmamış oluyor ve tam kıvamında sona eriyor. Senaryo çok akıllıca yazılmış, karakterler iyi belirlenmiş,
Andy'nin final sahnesinde tüm oyuncaklarını Bonnie'ye teslim ederken Woody'ye bakışı, bir an tereddüt etmesi beni çok duygulandırdı. Koskoca insan gözlerim doldu diye utandım ve çocuğum olduğunda mutlaka izletmeye karar verdim bu filmi. Barbie'lerimi -ki bizim zamanimizda Barbie almak büyük olaydı-, bisikletlerini, diktiğim elbiseleri, saçlarını yıpratana kadar tarayışımı, yıllar içinde yatağımda yer kaplamış, sonra hepsi bir kenara atılmış ayıları hatırladım. Koca bebeğe benzeyen, hasbelkader Almanya'dan gelen ve bana verilen bebeği bir de. Yeşil elbisesini, kenarları fırfırlı aynı kumaştan şapkasını, sarı kısacık saçlarını ve ölçülü bir aralıkla gülümseyen dudaklarını. Yıllarca saklayıp, sonra hatırlattığı o yıllar için başkasına verdiğim yeşil elbiseli Rebecca bebeği. Belki de büyümek değil oyuncakları, eskileri atmanın sebebi; belki bir özgürleşme isteği, onlarla birlikte çocukluğu da yük olarak taşımamak için. Birinci ve ikinci filmi de mutlaka izleyeceğim, artık izleyince bütün olarak görüşürüz, konuşuruz, değerlendiririz...
ilhamavcısı'nın notu: 8/10.
No comments:
Post a Comment