- Sanat sanat için midir, yoksa toplum için mi? Sanatçı kimdir? Lise hayatımız edebiyat sınavlarında bu sorulara cevap aramakla geçti. Doğru cevabı bulamadık, çünkü özellikle ilk sorunun doğru bir cevabı yok; devirden devre, ülkeden ülkeye, toplumdan topluma değişiyor. Cuma akşamı beklentiyle gittiğim "Öylesine Bir Dinleti", sanat toplum içindir anlayışıyla yola çıkmış, ancak sanat sanatçı içindir uygulamasıyla yapılanmış bir müzikli oyun. Beklentiyle gittim, çünkü operayı seven bir insan olarak, operacıların operayı sevdirmek amacıyla hazırladıkları bir oyunun dinamik ve değişik olacağını düşünüyordum. Sonucun kendi açımdan çok da parlak olmadığını belirtmeliyim.
- Öncelikle biraz bilgi vermek isterim. Böyle bir proje daha önce NewYork'ta hayata geçirilmiş. Metropolitan Operası'nda Danny Kay tarafından sahnelenmiş ve çocuklara özel olarak hazırlanmış. İşte "Öylesine Bir Dinleti" de Danny Kay'den örnek alarak 1984'de başlamış. Bizimkiler de Amerikalı meslektaşlarını örnek alıp keşke çocuklara hitap eden bir oyun olarak lanse etselermiş bunu, ya da metni daha sağlam, daha kaliteli yazılsaymış diye düşünmeden edemiyorum.
- Opera yüksek kalite bir sanattır düşüncesiyle açılıyor oyun. Doğru, hem de sonuna kadar doğru. Toplum için gerekliliği de tartışılmaz. Operada uyuyanlar, gelmek istemeyenler ve dalga geçenlerle dalga geçiliyor. Özellikle bir bölüm hiç hoşuma gitmedi etik olarak. Murat Karahan altın dişli, altın kolye ve yüzüklü, göbeğine kadar açık çingene pembesi gömlek giyen, Ege ve Doğu'ya ait harmanlanmış bir şivede konuşan, sanattan anlamayan bir adamı canlandırıyor bu bölümde. Bu adamı zorla operaya götürüyorlar ve sonra sevmeye başlıyor. Acaba metin yazarı Murat Göksu şunu hiç düşündü mü? Bugüne kadar bu ülkenin "aydın" sayılan insanları, bu altın dişli, köylü şiveli insanları aşağıladıkları ve kapsayıcı olamadıkları için seyirci kitlesi artmamış olabilir mi? Zaten dünya ülkelerinin tümünde bilinçli bir cahilleştirme stratejisi izlenir ve Türkiye de bundan fazlasıyla nasibini almışken, sanatla tanışamamış, konser, sergi, tiyatro vs. imkanlara ulaşımı çok kısıtlı kalmış, hayattaki ilk amacı kendini geliştirmekten ziyade kendini garantiye almak olan insanlara bir de bu tarz bir yaklaşım gösterildiğinde "Aaaa, ben ne cahil, ne kaba bir insanmışım" diyerek opera ve tiyatroya koşacakları mı zannediliyor? Levent Kırca'nın 80lerdeki "Olacak O Kadar"ını hatırlatan mimik ve esprilerle seyirciyi güldürülüyor, ama verilen ana fikir ve çıkarılan düşünce en az esprilerin kendisi kadar yetersiz ve kaba kalıyor.
- Operayı sevdirmek için önce öğretmek gerekir. İnsanlar doğal olarak bilmedikleri şeylerden korkarlar. Bir de kabul görmeyecekleri ve dışlanacaklarını öngörürlerse, daha da korlarlar. Bunu yok etmek de "Haydi operaya gelin" diye bağırarak ve "Bu sanat büyük bir sanattır, biz herkesten başkayız" diyerek yapılmaz. Öylesine Bir Dinleti, operayı öğretme konusunda fazlaca didaktik davranıyor ve zaman zaman itici olabilme hatasına düşüyor. Örneğin, "Figaro"dan, "Carmen"den aryalar dinletiliyor izleyiciye, ama konusu ve neden bunların seçildiği hakkında fikir verilmiyor.
- Operadan başka şeyleri de iyi söyleyebiliriz diyerek saz ve ud çalınması ve türkü ve sanat müziği söylenmesi güzel bir fikirdi. Opera sanatçılarımızın müzik aleti çalabilmesi de takdire şayan, ancak Murat Karahan ud çalarken çok fazla nota kaçırdı ve nakarat harici yerleri tabiri caizse eğer, yuvarladı! Bütün bunların yanı sıra sona doğru "Jingle Bells" söylemek nerden çıktı, oyunun bütünüyle ne ilgisi vardı, operayla bağlantısını nasıl kurdular anlayamadım, anlayan varsa ve anlatırsa çok mutlu olurum.
- Sonuç olarak, opera hakkında hiç fikriniz yoksa, veya çocuğunuzu operayla tanıştırmak istiyorsanız, gidilebilecek bir oyun. Ancak, oyunun tümüne hakim olan "biz gerçek sanatçıyız, diğerlerinden biraz üstünüz" havası hoş değil. Oyuncular ve opera sanatçılarının enerjileri güzel, ama popülist yaklaşımlar sergileyenleri var. Bana öyle geliyor ki, bol alkış alalım, biraz kendimizi tatmin edelim ve iyi vakit geçirelim mantığıyla yazılmış, bence zayıf kalmış bir oyun.
- ilhamavcisi'nin notu 2/10
No comments:
Post a Comment