Thursday, February 9, 2012

HELL'S KITCHEN

Dönem dönem çeşitli bağımlılıklar edinme gibi bir bağımlılığım var ne yazık ki. Televizyon çocukluktan kalma feci bir bağımlılık. Sürekli izlemesem de açık durmasını isteyen manyaklardanım ben de. 80lerde Milliyet Çocuk'ta TeleYunus diye bir karakter vardı, kendimi ona benzetiyorum zaman zaman. Televizyonda da her ne kadar BBC açık olsa da çoğu zaman, arada tehlikeli atıştırmalık, abur cubur şeklinde izlediğim ve bir kere başladığım için ıcığını cıcığını çıkardığım şeyler var. Hell's Kitchen bunlardan biri.

Son yıllarda yemek, aşçılık çok popüler oldu. Hell's Kitchen da bizde çakması Master Chef olarak yapılan ve bir sezondan daha fazla tutmayan yarışmanın aslı. Bizimkinin tutmaması da çok doğal. Murat Bozok'u beğenmekle birlikte, kendini Gordon Ramsay'in Türkiye şubesi zanneden Bahadır Şef'ti galiba, oldukça itici ve gereksizdi. Bir de bizim millet böyle yoğun çaba ve çalışma gerektiren yarışmaları sevmiyor. Çalışmaktan hoşlanmıyoruz ne yazık ki. Hoşlanmıyoruz demeyeyim de, canım milletim çalışmaktan ve çabalamaktan hoşlanmıyor ne yazık ki diyeyim. Hell's Kitchen aslında İngiltere'de orijinali başlamış ve Amerika'ya sıçramış bir yarışma. Ünlü ve huysuz İngiliz şef Gordon Ramsay bu yarışmanın Amerika ayağını 9 sezondur yürütüyor. 16 deneyimli veya deneyimsiz şef, Ramsay'in restoranlarından birinde baş şef olmak için yarışıyorlar. Yarışma kıran kırana geçiyor, sonunda da kazanana gerçekten haketti diyorsunuz. Yarışmanın hoşuma giden kısmı disipline ve bilgiye verilen önem, ve işin magazin kısmının çok az tutulmuş olması. Bizdeki yarışmalar kavga dövüş, magazin, cahillik ve ajitasyon ile doluyken, bunun böyle işe odaklı olması çok hoşuma gidiyor.

Ayrıca bu Gordon Ramsay renkli bir kişilik. Aşırı titiz, disiplinli, hoşgörüsüz ama tatlı sert olma konusunda dengeyi iyi koruyor. Sanırım yaptığım işte bu tür bir adam olmak isteyebilirim diye düşünüyor insan. Mükemmeliyetçi ve asabi, deli olunca insanlar da seni böyle kabul ediyor ve ona göre davranmaya başlıyor. Belki de empatik ve yumuşak tarzı bir kenara atıp küçük bir Gordon olma zamanım gelmiştir artık :) Bu yoldan hareketle evde "get out!", "piss off!", "you donkey!" şeklinde bağırmaya başladım bile :)

Yarışmacıların süreç içindeki değişimlerini izlemek ve Amerikan tarzı rekabeti görmek de çok eğlenceli. Sonuçta başarıya koşmak her zaman herkes için kolay değil, çok çaba sarf etmeyi ve zaman zaman ezilerek yükselmeyi göze almak gerek. Beni bu şekilde motive etmesi açısından, sevdiğim bir yarışma oldu. Yemek kültürünü, özellikle fine dining açısından geliştirmesi de cabası. Bu şevkle tüm sezonları baştan izlemeye başladım. Görev gibi izliyorum, hadi hayırlısı diyorum ancak, izle izle bitmiyor.

- ilhamavcisi'nın notu: 6,5/10.

No comments:

Post a Comment