Tuesday, February 7, 2012

BRIDGET JONES SERİSİ

Bridget Jones'un Günlüğü vizyona girdiğinde biz üniversite son sınıfta idik. O zamanki en iyi arkadaşım ile koşarak gitmiştik sinemaya. O zamanlar sinema şimdiki kadar pahalı bir aktivite değildi. Ankara Kızılay'daki sinemalara gidilebiliyordu. Bahçelievler'de yeni açılan On ve Büyülüfener sinemaları bize hakkaten büyülü geliyordu. Yeni nesil için belki de fosil diyebilecekleri bir dönem! Biz Ceren'le Megapol'de izlemiştik sanırım. Yine o zamanlarda bizlerin buluşma mekanı çoğunlukla Kızılay veya Tunalı olurdu. Neyse, geçmiş zaman olur ki hikayesini bırakıp filme geçeyim. İzlediğimde pek hoşuma gitmişti film, eğlenmiştim. Hatta utanarak söyleyeyim, biz aşk-meşk meraklısı her Türk genç kızı gibi, filmin sonunda Bridget ve Mark öpüşürken gözlerimiz yaşararak birbirimize bakmış, iç çekmiştik :)) Şimdi bakıyorum, pek süt ve fazlasıyla duygusal çocuklarmışız; daha doğrusu fazla süt ve doğru düzgün yetiştirilmiş koca çocuklarmışız. Bizim neslin açılması, ya da bana benzer bizim nesil mensuplarının açılması ne yazık ki 30lu yaşlarımızı buldu. İlerleyen zaman içerisinde bizler değişirken bu eski dostu ne yazık ki kaybettik, artık görüşmüyoruz. Sadece bir kızı olduğunu biliyorum. Ne yapar, ne düşünür, mutlu mudur değil midir, neden bizlerle görüşmeyi bıraktı bir fikrim yok.

Ben o dönemde Jane Austen romanları ile henüz tanışmamıştım. Benim gibi çok kitap okuyan biri için şaşılası bir durum aslında bu, ama bir türlü birbirimize denk gelememişiz işte bir şekilde. O yüzden Mark Darcy karakterini ve filmi pek beğenmiştim. Şimdi iki filmi birden izleyip de göndermelere bakınca, film ve dolayısıyla filmin temel aldığı kitap bana pek özenti, orijinallikten uzak ve ucuz geldi. Ayrıca Bridget karakterinin komiklikleri, boşboğazlığı ve kendi kendini düşürdüğü zor durumlar bana sevimli olmaktan ziyade acınası geldi. Kadro çok çok iyi. Zaten bana İngiltere olsun filmde, İngiliz oyuncular ve aksanlar olsun, fazlasıyla yetiyor. Hugh Grant'i pek sevdiğimi söyleyemeyeceğim ama rolünün vıcık vıcıklığına oldukça iyi gidiyor. Colin Firth her zaman rolünün hakkını veriyor. Renee Zellweger da oldukça sevimli ve İngiliz aksanı hiç de fena değil. Ben kendisine kilolarını çok yakıştırdım, o sıska ve kaslı halinden çok daha iyi bence. İngilizlerin acilen popüler bir kadın oyuncu çıkarması gerekiyor. Her filmde Amerikalı oyuncuların nasıl da aksan öğrenip oynadıklarının hikayesini dinlemekten yoruldum.

Sonuç olarak, eski günlerin hatırına iki filmi de geçenlerde bir kez daha izledim ama yakın zamanda tekrar izleyeceğimi hiç sanmıyorum. Ancak kızım büyünce merak ederse, onunla birlikte tekrar izlerim keyifle.

- ilhamavcisi'nın notu: 6/10.

No comments:

Post a Comment