- Doğumgünü gecesinde Dursley'lerin evinde çok önemli bir misafir var. Harry odasında oturup gürültü yapmamak zorunda, çünkü onu normal bulmadıkları ve utandıkları için kimseye göstermek istemiyorlar. Tam da o gece, Harry'nin yatağında buruş buruş, bebek Benjamin Button tipinde, koca kulaklı bir ev cini beliriyor. Daha sonraki kitaplarda da karşımıza çıkacak olan Dobby, kendine Harry Potter'ı korumayı görev edinmiş, kötü kalpli Malfoy ailesine ait afacan bir cin. Harry okula gitmesin diye uğraşıyor ve bunu yaparken de her seferinde Harry'nin başını derde sokuyor. Petunia Teyze'nin yaptığı pudingi herkesin ortasında Harry'nin tepesinden boşaltınca, Harry yaz tatilinin kalanını demirli camlar ve kilitli kapılar ardında geçirmekle cezalandırılıyor. Ta ki, yaramaz Weasley ikizleri Fred ve George ile Harry'in kankası Ron, babalarının büyülediği uçan arabayla gelip Harry'i kurtarana kadar.
- Sonrası yine bildik şekilde ilerliyor. Diagon yolundan kitaplar alınıyor, Malfoy'la karşılaşılıyor, Peron 9 3/4'ten trene biniliyor, okula heyecanlı bir şekilde geliniyor, Quidditch maçları, gizemler, oyunlarla sene geçip gidiyor. İkinci yıllarında kötü karekter yine Lord Voldemort, ama bu sefer onun 16 yaşındaki hali. Kitabın başında Malfoy'un babasının çaktırmadan Ginny'e verdiği eski kitap aslında Voldemort'un 16 yaşındayken tuttuğu günlüğü, Ginny'i etkisi altına alıyor ve Harry'e içten içe aşık kızımızın, Slytherin varisi Salazar Sltherin'in yüzyıllar önce yaptığı Sırlar Odası'nı 50 yıl sonra tekrar açmasına neden oluyor. Voldemort, ya da o zamanki adıyla Tom Marvolo Riddle, Ginny'nin günlüğüne yazması sayesinde güç kazanıyor ve cisimleşmeye başlıyor.
- Hermione de dahil bir kaç öğrencinin Sırlar Odası'ndan çıkan yaratık yüzünden taşlaşması ve en son Ginny'nin odaya götürülmesiyle gerilim doruğa tırmanıyor. Tabii ki Harry ve Ron, Ginny'i kurtarmak için Sırlar Odası'na girmeyi başarıyorlar, Harry basiliski alt ediyor, Tom Riddle'ın günlüğünü ve kendisini yok ediyor ve Ginny'i kurtararak bir yılı daha ezik kahraman olarak tamamlıyor.
- Olaylar yine oldukça heyecanlı ilerliyor. Hagrid'in okuldan nasıl atıldığını anlıyoruz, Dumbledore'un gençlik halini görüyoruz, Voldemort'un iç dünyasına bir parça da olsa giriyoruz, Harry-Ron ve Hermione gittikçe yakınlaşıyorlar, okulun tarihi hakkında bilgimiz artıyor. Detaylar ve olayların çokluğu sıkıcılığa yer vermiyor. Yeni Karanlık Sanatlara Karşı Savunma Hocası Gilderoy Lockhart'ı unutmamak gerek. Feci halde metroseksüel olan büyücümüz, kadınları ve hafızaları büyülemek konusunda ustalığını ne yazık ki kitabın sonunda kaybediyor, ama kitap boyunca hoş bir komedi unsuru olmayı başarıyor.
- Yine takıldığım bir kaç nokta var, yazmadan geçmek istemiyorum. Mesela, Ginny odaya götürüldüğü gece hocalar anlamsız bir şekilde çok sakinler. Sabah olsun da çaresine bakarız moduna girip odalarında oturuyorlar. Aileler bütün olaylara rağmen okula gelmiyor veya çocuklarını çağırmıyorlar. Dumbledore okuldan uzaklaştırıldığı ve Hagrid Azkaban Hapishanesi'ne götürüldüğü gece, görünmezlik pelerininden onları gören Dumbledore neden böylesine büyük bir olayda sadece ikisine güveniyor ve ipucu veriyor? Taşlaşan öğrencileri iyileştirmek için bitkibilim hocası Madam Sprout'un adamotu yetiştirmesini bekliyorlar bütün sene. Koskoca büyücü dünyasında başka adamotu yok mu? Büyücüler sadece İngiltere ile sınırlı değil, başka ülkelerden neden istemiyorlar? Her kitabın sonunda kötü karakter saldırmak için neden sınavların bitmesini bekliyor, derslere saygılı oldukları için mi? Bir de kötü karakterlerin hep şişman veya çirkin olması dikkatimi çekti. J.K.Rowling'i bu açıdan çok klişe bulduğumu söylemeliyim. Vernon Enişte, Dudley, Pensy Parkinson, Marge Hala hep kötü ve şişmanlar. Sanırım yazarın kilo saplantısı var, veya o da sıfır beden akımına yakalanmış olabilir. Bir tek Hagrid oldukça çirkin, iri -ama şişman değil-, dağınık fakat iyi bir karakter olarak çiziliyor.
- Bir diğer nokta da, Tom Riddle ve Harry arasındaki benzerliklere çok bariz bir şekilde diyaloglarla değinilmiş olması. İkisi de bir muggle, bir büyücü anne-babadan geliyorlar. İkisi de anne-babasız büyümüşler ve Hogwarts'ı bir sığınak olarak görüyorlar. İkisi de yılan dili ya da çatalağız konuşabiliyor. Gözleri yeşil, saçları siyah, yakışıklı hoş çocuklar. Hırslı ve cesurlar. Onları ayıran nokta ise, hayata dair yaptıkları seçimler. Voldemort güce giden yolda karanlık büyü ve zulme inanırken, Harry dostluk, sevgi gibi kavramlara değer veren bir sevgi kelebeği. Serinin özellikle ilk kitaplarında daha bariz olan, karakterlerin çok katı bir şekilde siyah ve beyaz çizilmiş olması ara ara rahatsız edici olmuyor değil. Gerçi, ilerleyen kitaplarda yazarın yazım tekniği gelişiyor, ve arada kalmış karakterlere, gri alanlara girmeye başlıyor.
- İlkinden kesinlikle daha başarılı, ama yine de serinin acemi olarak nitelendirebileceğim bir kitabı "Harry Potter ve Sırlar Odası". Henüz okumadıysanız, başarılı bir kurgu ve heyecan sizi bekliyor.
- ilhamavcisi'nin notu 6/10
No comments:
Post a Comment