
Alice Harikalar Diyarı fantastik ortamları ve karakterleri çok sevmeme rağmen, çocukluğumun favori kitaplarından biri değildi. İlk kez Milliyet Çocuk dergisinin evde bulduğum 1984 baskısından çizgi roman olarak okumuş ve Alice karakterini pek sevimli bulmamış olsam da, eğlenmiştim. Ama içindeki mesajları ve sembolleri kavrayacak bilgiye sahip olmadığım için yıllar içinde öylesine bir hikaye olarak unutmayı tercih etmiştim. Üniversitenin ikinci sınıfında pek sevdiğim "Yöneylem Araştırması" dersinin hiç sevmediğim profesörü bize matematik öğrenmek için karşıdaki ilkokula gidip "Tombul Matematik" alarak çalışmamızı ve "Alice Harikalar Diyarında" okumamızı söyleyene kadar. Bu kitabın başucu kitabı olduğunu ve her okuduğunda yeni şeyler bulduğunu da ekleyince gülmüştük o zamanlar. Hocanın ne kadar garip bir tip olduğuna işaretti bunlar bizim için.
İki yıl önce İngiltere'ye gidip Oxford'u ziyaret ettiğim ve Christ Church'ün tam karşısında Alice mağazasını görüp gezince merakım kabardı. Mağazanın kitap basıldığından bu yana faaliyette olduğunu öğrenmek, oranın büyülü havasını tatmak, gerçekte bir Alice olduğunu öğrenmek ilginçti. Biraz araştırma ve tembellikle geçen iki yıl sonunda, Alice'in orijinal kitabını alarak okudum. Gerçekten de tekrar okunduğunda yeni şeyler bulmak mümkün. Ama tabii ki her kitap gibi onun da limitleri var.
Her şey Lewis Carroll'un, dekanı olan Henry Liddell'in kızları olan Alice ve iki kardeşini, peder

Robinson Duckworth ile birlikte Thames Nehri'nde bir kayık gezisine çıkarmalarıyla başlıyor. Carroll, gezinti sırasında canı sıkılan Alice'e, Alice adlı bir kızın fantastik maceralarını anlatıyor. Alice hikayeyi o kadar çok seviyor ki, Carroll'dan bu hikayeleri kendisi için yazmasını istiyor. Carroll hikayelerin yazılı halini Alice'e birkaç ay sonra teslim ediyor. Alice 80 yaşındayken paraya ihtiyaç duyuyor ve bu orijinal ilk kopyayı fahiş bir fiyatla Amerika'da satıyor. Bizim bildiğimiz kitapsa, gezintiden tam üç yıl sonra, 1865'te basılıyor.
Kitapta o gün kayıkta olan herkes bir karakter olarak yer alıyor. Alice baş karakter Alice olarak, Carroll kekemeliği yüzünden ona takılan Do-Do-Dodgson adından dolayı dodo kuşu olarak, peder Duckworth soyadı yüzünden ördek olarak ve diğer kızkardeşler de yarışa katılan diğer kuşlar olarak karşımıza çıkıyor.
"Wonderland" ya da bizdeki çevirisiyle "Harikalar Diyarı", İngilizce'ye bu kitapla giriyor ve hayal dünyası veya gerçek olan ama rüya unsurları taşıyan mekan anlamına geliyor. Michael Jackson'ın evi "Wonderland" aklımızda tatsız imajlar oluştursa da, isim hala fantastik güzellikler barındıran mekanlar çağrıştırıyor kafamızda. Kitabın ilk bölümü olan "Down the Rabbit Hole" ise bilinmeyen bir maceraya atılmak anlamında günümüzde de yaygın olarak kullanılıyor. Matrix serisinin ilk filminde Keanu Revees henüz seçilmiş kişi Neo olduğunu öğrenmeden önce, evine gelen çifti ve kadının kolundaki beyaz tavşan dövmesini, bunu gören Neo'nun bara gidip Trinity ile tanışarak bilmediği bir dünyaya dalışını, Matrix'e gidişinin tavşan deliğinden düşmeye benzerliğini hatırlayanlar vardır.
Kitap hiç baskısız kalmamış ve genel olarak hep iyi yorum ve eleştiriler almış olmasına rağmen, sevdiğim fantastik edebiyat yazarlarından olan Terry Practhett kitabı hiç sevmediğini belirtmiş.

Kitapla ilgili ilginç noktalardan biri de, Lewis Carroll ile kitabı atfettiği Alice Liddell arasındaki ilişkinin çok fazla kurcalanmış olması. Bir kısım eleştirmenler Carroll'un Alice'e aşık olduğunu, hatta ikilinin birlikte olduğunu iddia ederken, bir kısmı da bunun sadece platonik bir aşk olduğunu ve Alice'in bu aşka karşılık vermediğini iddia ediyorlar. 1863'ten itibaren Carroll'un aile ile ilişkilerinin kopması, aynı yılda günlüğünden yırtılmış sayfaların olması, Liddell kardeşlerin ve özellikle Alice'in kitap ve Carroll hakkında konuşmaktan özenle kaçınmış olmaları konuya duyulan merağı iyice artırıyor. Alice o yıllarda çok küçük olduğu için böyle bir olasılık bence çok zor. Yine de bu konu insanların kafasını kurcalıyor ve teoriler hergün çoğalıyor. İngiliz çocukların bir parça soğuk olduklarını biliyoruz ama Alice ve kardeşlerinin, bir örneği ortadaki resimde görülebilecek buz derecesi bakışları insanı ürkütebiliyor. İnsanın aklına acaip sorular gelmesine yol açıyor belki de bu travmatik depresif çocuk duruşları.
Bütün gizemleri, arkasındaki matematik kuramları ve artan sayıdaki filmleriyle, Alice hala çocukların favori kitaplarından biri olmaya devam ediyor. Bence içindeki matematik zekası ve fantastik ögeleri çok başarılı olsa da öykü, insanı çıkardığı seyahatin sonunda öylece bırakıveriyor ve geride ne değişmiş ve bir şeyler öğrenmiş bir Alice görüyoruz, ne de o büyülü dünya hakkında ufak bir ipucu, her şey sadece bir rüya...
-
ilhamavcisi'nin notu 6/10
No comments:
Post a Comment