Öncelikle annesiz-babasız çocuk teması o dönemin meşhurlarından, karaktere baştan bir sempati duymanıza yol açıyor. Sonra Kerime Nadir ve benzeri tüm eserlerde görülen kuzen aşkı. Hala anlayamamışımdır, neredeyse kardeşin olan insanlarla bu tür bir ilişkinin romantize edilmesini.
Sonra Feride, yani Çalıkuşu, bildiğimiz konak kızlarına benzemiyor. Ela gözleri ve al yanaklarıyla çok güzel, ama bir o kadar da hareketli, yaramaz ve alışılageldik çıtı pıtı kız modelinin dışında. Herkese konakta yaramazlıklarıyla kök söktürürken yakışıklı kuzeni Kamran'a aşık oluyor kendisi de fark etmeden. Kamran'ın
Buraya kadar, bastırılmış Türk kadınında hayranlık uyandıracak bir cesaret ve gurur örneği olabilir. Aşk diye yanıp tutuşan kadınlar için içten içe aşk acısı çekerken, çevresinden sonsuz iltifat gören güzel ve bağımsız öğretmen modeli de cazip gelmiş olabilir. Amma velakin romandaki gizli mesajları (Reşat Nuri bilerek mi yaptı bilinmez) iyi okumak gerek. Feride tüm zorlukları çeker ve geriye dönmezken, Kamran onu aramak için sadece birkaç mektup gönderiyor ve kalkıp yanına gelme zahmeti göstermiyor. Sonra diğer konak dilberi ile evleniyor ve çocuğu oluyor. Çalıkuşu bu süreçte hep yalnız, yanında sadece babası yerine koyduğu doktor var, gönlü boş, Kamran'dan başka hiçkimse olmuyor. Ona aşık olan adamlar yüzünden de hep suçluluk duyuyor, başı belaya giriyor ve oradan oraya gitmek zorunda kalıyor. Sonra
Buna tamamıyla özgürleşme demek yanlış olur kanaatindeyim. Madem geri dönecekti, bari Kamran daha çok çaba gösterseydi demekten de kendimi alamıyorum. Yine de, yeni yetme kız çocukları ve romantikler için vazgeçilmezler arasında yer alıyor Çalıkuşu. Bendeyse eskiden sevdiğim ve sonradan iç yüzünü görüp görüşmemeye başladığım eski bir dost etkisi uyandırıyor. Bu arada Türkan Şoray'lı dizi daha güzel.
- ilhamavcisi'nın notu: 6,5/10
No comments:
Post a Comment