-Rowling kurduğu matematiksel kurguyu bu kitapta da bozmuyor ve Harry'i ilk kez teyzesinin evinde buluyoruz. Harry'den nefret eden Marge Hala geliyor, inanılmaz şekilde Harry'i aşağılıyor ve sinirlerine hakim olamayan Harry, Marge Hala'nın balon gibi şişmesine neden oluyor. Sonra da evde izinsiz büyü yaptığı için çareyi evden kaçmakta buluyor. Hızır Otobüs'le Diagon Yolu'na gidiyor, orada kendisini bekleyen sihir başkanı Cornelius Fudge'ı görünce şaşırıyor. Azkaban'dan kaçan azılı katil Sirius Black'in peşinde olduğunu öğreniyor ve olaylar da yine hızla gelişmeye başlıyor.
- Kitabı diğerlerinden ayıran nokta baş kötü karakterin Voldemort değil, Sirius Black olması ve Black'in de aslında kötü biri olmaması. Harry'nin anne-babasına ve okuldaki öğretmenlerin özel hayatlarına biraz daha giriyoruz "Azkaban Tutsağı" ile. Harry'nin babasının dört kişilik çok sıkı bir arkadaş grubu olduğunu, Sirius Black'in de en yakın arkadaşı ve Harry'nin vaftiz babası olduğunu, Karanlık Sanatlara Karşı Savunma öğretmeni Remus Lupin'in kurt adam olduğunu ve dört kişilik çetenin bir üyesi olduğunu, bu dördünün sırf Lupin'e ayak uydurmak için bakanlıktan habersiz animagus olduklarını, Ron'un faresi Scabbers'ın bu grubun son üyesi Peter Pettigrew olduğunu ve aslında Black'in değil de onun Harry'nin anne ve babasına ihanet ettiğini öğreniyoruz.
- Olaylar yine oldukça akıcı ve heyecanlı. Hatta ilk iki kitaba kıyasla olay örgüsü daha karmaşık diyebilirim. Ama rutin düzen yine bozulmuyor, kitap Privet Drive'da açılıyor, Hogwarts'a gidiliyor, kitabın sonuyla ilgili ipuçları pek de ince olmayan yöntemlerle veriliyor, arada Quidditch maçları yapılıyor, sınavlar bitiyor, sınav sonuçlarını beklerken de büyük olaylar gerçekleşiyor, her şey sonuçlanıyor, açıklayıcı konuşmalar yapılıyor ve eve geri dönülüyor. Bu düzen ne yazık ki kitapların ufak bir ihtimal de olsa derinleşmesine olanak vermiyor.
- Diğer fantastik edebiyat eserlerine benzerlikler de arada iticilik yaratıyor. Örneğin ruh emiciler, Yüzüklerin Efendisi'ndeki korkunç yüzük tayflarına korkunç derecede benziyorlar, hatta aynıları diyebilirim. Tüm büyücülerin birer hayvanı olması ise Altın Kumpas'ı feci şekilde hatırlatıyor. Bunlar ve benzer örnekler, J.K.Rowling'in en çok eleştirildiği konular. Yaratıcı olmadığı ve şimdiye kadar yazılmış tüm eserlerden ve popüler kültürden esinlenerek bir kolaj yaptığı söyleniyor, ki bu görüşe ben de sonuna kadar katılıyorum. Genele inme ve heyecanlı kurgu yapma konusunda kesinlikle başarılı, ama Harry Potter serisi bence özgün bir yaratıcılık örneği asla değil. 18 ve 19. yüzyıl fantastik İngiliz edebiyatından çokca ilham almış bir kitaplar bütünü okuyup, Rowling'e milyarlarca pound kazandırmış bulunuyoruz yani.
- Bir de, öğrenciler Hogwarts'a 11 yaşlarında geliyorlar. O yaşa kadar muggle olmayanlar eğitim almıyorlar mı? Hangi çocuğun büyücülük gücü olduğu nasıl anlaşılıyor? Çocuklara mektup gönderirken nerede oldukları nasıl biliniyor? Madem kimin nasıl güçlere sahip olduğu ve nerede olduğu biliniyor, o zaman kötü büyücüleri ve kaçakları nasıl bulamıyorlar?
- Rahatsız edici noktalardan biri de şu. Tamam Harry alışılan kahraman tipinden uzak, normal bir çocuk. Ama her seferinde Ron, Hermione, Dumbledore, Snape, Hagrid, Sirius ve başka yerlerden yardımlar alıyor, eline değerli eşyalar geçiyor. Harry'nin tek marifeti bunları yerinde kullanmak ve insanlarla iyi ilişkiler kurmak mı? Hatta insanlarla çok iyi ilişkiler kurduğu da söylenemez, çünkü seri ilerledikçe sinirli ve kırıcı bir ergen olmaya başlıyor. Bence tek marifeti, kendi seçimi olmayan bir yolla yüzyılın en kötü büyücüsüyle karşılaşarak hayatta kalmış olması, bunun ona sağladığı ün ve insanların ona bu nedenlerle yardım etmek istemeleri.
- Yukardakileri yazınca kendimi Snape gibi hissetim ama zaman zaman Harry'nin fazlaca vurdumduymaz ve sorumsuz bir çocuk olduğunu düşünmüyor değilim. Hatta Hermione kitaptaki tüm karakterlere beş basar bile diyebilirim. Yine de, bütün bu yazdıklarıma rağmen, kendimle çelişerek, Harry Potter serisini seviyorum.
- ilhamavcisi'nin notu 6,5/10
No comments:
Post a Comment