- "Benjamin Button'ın Tuhaf Hikayesi" Fitzgerald'ın "Kış Rüyaları" adlı kısa bir öyküsünden uyarlanmış. Çok ilgi çekici bir tezatlıktan yola çıkan masalsı bir aşk hikayesini anlatıyor. New Orleans'ta yaşayan çok ünlü, kör bir saatçi oğlunu savaşta kaybetmiştir. Üzüntüsünü yepyeni bir saat yaparak gidermeye çalışır. Yaptığı saat tren istasyonuna görkemli bir törenle asılır ama herkesi şaşırtan bir özelliği vardır bu saatin, zaman ters yönde gitmektedir. Saatçi zamanı tersine alırsa acıların dineceğini ve kaybolanların geri geleceğini düşünerek saati yaptığını anlatır. Saatin işlemeye başladığı anda, I. Dünya Savaşı'nın son gününde Benjamin doğar. Annesi doğum sonunda ölür ama babasına çocuğa iyi davranmasını, onun suçsuz olduğunu söyler son anda. Baba oğlunu gördüğünde korku içindedir, sevimli bir bebek yerine kundakta buruş buruş, yaşlı bir adam yatmaktadır. Bebeği aldığı gibi evden çıkar ve ilk bulduğu evin basamaklarına bırakarak kaçar.
- İlk bulunan ev bir huzurevidir. Huzurevinin hizmetlileri olan zenci Queniee ve kocası Benjamin'i bulurlar. Çocuğu olmayan Quinee, Benjamin'i sahiplenir ve aralarında bir anne-oğul ilişkisi başlar. Benjamin büyümeye başlar, ama diğer çocuklardan çok önemli bir farkı vardır: bedeni yaşlı doğmuştur ve gençleşmektedir. Yani vücudu tüm insanların tersi yönünde hareket etmektedir, aynı terse işleyen saat gibi!
- Normal bir çocukluk geçiremeyen Benjamin yıllarca romatizma, kamburluk, saçsızlık vb. sorunlarla uğraştıktan sonra büyüdükçe ve gençleştikçe dünyayı keşfeder. Bir gemide iş bulur, arkadaşlar edinir, genelevde kadınlarla tanışır. Bu arada huzurevindeki babannesini ziyarete gelen kızıl saçlı Daisy ile de aralarında bir arkadaşlık başlar. Kesintilerle devam eden bu arkadaşlık zamanla aşka dönüşür ama bir araya gelmeleri uzun zaman alır. Daisy başarılı bir dansçı olmuştur, farklı bir şehirde yaşamaktadır, hayat tarzı Benjamin'inkinden değişik ve hareketlidir. Her karşılaşmalarında farklılıkları yüzlerine çarpan ikili, aynı yaşlara ve görünüme ulaştıklarında Daisy'nin geçirdiği ciddi bir trafik kazası bir araya gelmelerine vesile olur. Çünkü Daisy'nin dans etmesi imkansızlaşmıştır.
- Tekrar huzurevine yerleşir. Burada ölümü beklemektedir artık. Yıllar sonra Daisy de eve yerleştiğinde Benjamin 5 yaşlarında bir çocuk görüntüsündedir, alzheimer olmuştur. Daisy Benjamin'e çocuğu gibi sevgiyle bakar. Bir bebek olduğunda artık hiçbir şey hatırlamıyor ve konuşamıyordur. Derken bir gün, Daisy'nin kucağında ona son bir kez tanıyarak bakar ve ölür.
- Hikayenin olağandışı altyapısı oldukça ilgi çekici. Hikaye içinde hikaye tekniği, yani Daisy'nin ölürken tüm bunları kızlarına anlatıyor oluşu da tatlı bir hava katmış. Görüntüler oldukça şiirsel, diyaloglar sade ve oldukça başarılı. Brad Pitt, silikon dudak bakışlarını bırakıp gösterişsiz oyunculuk sergilediği sahnelerde başarılı sayılır. Bu role daha önce Tom Cruise ve John Travolta gibi oyuncular da düşünülmüş, ama ruhu yaşlandıkça bedeni gençleşen ve güzelleşen bir erkek rolüne Brad Pitt daha iyi gitmiş bence. Daisy rolü için Cate Blanchett biçilmiş kaftan. Her filmde başka bir tipe bürünen ve kendini değil karakteri izletmeyi başarabilen Blanchett sanırım dans sahnelerinde de kendisi oynamış, gerçi çok abartılı danslar yok.
- Oldukça fazla dijital efekt kullanılmış ama göze batmıyor, görüntüler rahatsız edici değil. Dönemsel giysiler, saçlar, konuşma tarzları da gayet başarılı. Gerçi bu seneki Oscar ödüllerinde aradığını bulamayıp, beklediği tüm büyük ödülleri "Slumdog Millionarie" filmine kaptırmış olsa da, aldığı bir kaç ödül de bu başarıyı kanıtlıyor.
- Sonuç olarak, uzun ama sıkıcı olmayan bir masal "Benjamin Button'ın Tuhaf Öyküsü". Anlatım dilindeki sadelikle zaman zaman büyülemeyi başarıyor ve yaşamın döngüsel serüvenini düşündürerek anlatıyor.
- ilhamavcısı'nın notu 8/10
No comments:
Post a Comment