İşte Narnia Şifresi de bu kitapların şimdiye kadar hep benim yazdığım gibi algılandığını, ama aslında arkasında daha büyük anlamlar ve semboller barındırdığını söylüyor. Richard Ward adlı bir akademisyen kitapların şifresini çözdüğünü iddia ediyor ve eleştirmenlere göre de oldukça inandırıcı bu konuda. Cambridge'de doktora tezini de bu konu üzerine tamamlıyor ve tezini "Planet Narnia" adlı kitapta topluyor. İddiasına göre kitaplar yedi günah veya Hristiyanlık üzerine değil, yörüngemizdeki yedi gezegen üzerine yazılmış. Her kitap bir gezegeni ve onun temsil ettiği kavramı ele alıyor. Örneğin Satürn ve affedicilik gibi.
C.S.Lewis'in hayatını izleyip bir de Richard Ward'un iddiasını öğrenince kitaplara haksızlık mı ediyorum diye düşünmekten alamadım kendimi ama tüm bunlara rağmen hala okunamaz olduklarını düşünüyorum. Ya da hadi okunabilir diyelim, ama Lewis'in kadim dostu Tolkien'ın Orta Dünya'sı ile boy ölçüşmesi söz konusu bile olamaz. Tolkien da zaten defalarca çeşitli yerlerde bu kitaplara saygı duymadığını ve beğenmediğini belirtmiş.
Tüm bunların yanı sıra, belgeselin bende bıraktığı yenilenmiş bir kıskançlık duygusu oldu. Sadece edebiyat ile uğraşmak, sürekli yazıp çizmek, üstelik bunu eşdeğer seviyede arkadaşlarından oluşan bir grupla yapmak, düzgün şehirlerde sokaklarda yaşamak, günlük dertlerle ülkenin acılarıyla üzülmemek, yaşadığın yerde ağaç-nehir-taş binalarla çevrili olmak ne güzel duygu olsa gerek. Tüm bunların sonucu bir düzen içinde organize yaşamak ne güzel bir duygu olsa gerek. Özellikle de son günlerde bizde, komşu ülkelerde yaşanan travmaları düşününce bu huzurlu düzen ne güzel olsa gerek diye düşünmemek elde değil, tabii bir de o huzurlu düzenin bizim huzursuzluklarmızdan beslendiğini düşünmek.
No comments:
Post a Comment