- Fikir oldukça basit, uygulama fena değil ve mesajı oldukça anlamlı. İnsanoğlunun hırsı, kötülükleri, teknolojinin hızlı gelişimi ve doğaya karşı acımasızlığımız üzerine yazılmış binlerce senaryodan bir tanesine rastlıyoruz filmde, ama Amerikalılar'ın Soğuk Savaş Dönemi'nden bu yana fantezisi haline gelen uzaylı saldırısı ile birlikte!
- Bir gün, yoğun gökyüzü hareketlerine benzeyen görünümü ile koca bir küre Central Park'a iniyor. İçinden bir adam (Keanu Reeves) ve Oscar heykelciği ile Iron Man karışımı, biyolojik bir robot çıkıyor. Amaçları saldırı olmayan bu uzaylılar dünyayı kurtarmaya gelmişler. Adam derhal askerler tarafından yakalanıyor, araştırma merkezine götürülüyor ve araştırma ekibinde olan astrobiyolojist Helen (Jennifer Connelly) sayesinde merkezden kaçıyor. Diğer gezegenlerin önde gelenleri ile bir toplantı yapıldığı ve insanların dünyaya çok zarar verdikleri için yok edilecekleri bilgisini alıyoruz. Adı Klaatu olan adam dünyadan canlı örnekleri alıyor, dört bir yandaki ülkelere dağılmış olan kürelere bunları yerleştiriyor ve bir nevi Nuh'un Gemisi hazırlıyor. Bu arada robot, Central Park'ta onu bekliyor ve kendisine saldırıldığında saldırıyla cevap vererek aynı zamanda da ebat olarak büyümeye devam ediyor. Bu sırada Helen ve üvey oğlu Jacob, Klaatu'ya işlerini yaparken eşlik ediyorlar. Helen dünyanın ve insanların kurtarılmaya değer olduğunu kanıtlamaya çalışıyor Klaatu'ya bu süre boyunca. Klaatu vicdansız bir yaratık olmadığı ve gelişmiş bir form olduğu için sonunda ikna oluyor, dünya yıkımın eşiğindeyken gitmeye razı oluyor. Büyük yıkımlar olumlu değişimlere neden olur düşüncesi ile dünyayı terk ediyor. Sonrasında insanların akıllanıp akıllanmadıklarını ve neler olduğunu göremiyoruz.
- Öncelikle, yapı olarak H.G.Welles'in taa 1850lerde yazdığı "War of the Worlds" kitabına benzerlikler taşıdığını belirtmekte fayda var. Geri planda uzaylıların saldırısını verirken, bir ailenin psikolojik çözümlemesini sunuyor film bize. Jacob daha önce de belirttiğim gibi, Helen'in üvey oğlu. Baba Irak'ta öldürülünce başbaşa kalıyorlar, ama Jacob Helen'i annesi olarak kabul etmiş değil, yalnız kalmaktan korkuyor. İlk başlarda Klaatu'ya da güvenmiyor Jacob, birlikte geçirdikleri zaman arttıkça birbirlerini anlamaya ve yakınlaşmaya başlıyorlar. Filmin sonunda da Jacob'un Helen'a "anne" demesi ilişkilerinin düzeldiği anlamına geliyor, bir nevi mutlu son yaşıyoruz yani.
- Amerikalılar'ın yabancı ülke insanlarına ve olası terörist eylemlere karşı duyduğu korkuyu somutlaştırıyor uzaylı filmleri bence. Dünyada onca ülke varken uzaylılar hep Amerika'ya, Amerika'da da onca eyalet ve şehir varken hep NewYork'a, NewYork'taki onca yerin içinde de hep Manhattan'a geliyor ve yok etmeye çalışıyorlar. Ne kadar üzücü olsa da, 11 Eylül olaylarının bu korkunun yarattığı bir kabus olduğu söylenebilir. Dünyayı Manhattan'dan ibaret zanneden Amerikalılar, başkanlarına da dünyayı yöneten adam gözüyle bakmayı seviyorlar. Bu filmde başkan çıkmıyor karşımıza, ama tecrübeli oyuncu Kathy Bates şahin gözlü bir savunma bakanını canlandırıyor. Durması gereken noktayı bilmiyor ve saldırılara devam ederek dünyayı yıkımın eşiğine getiriyor. Aslında tonla para harcanan teknolojik ürünlerin de yetersiz kaldığı anlar olabileceği ve doğanın bir gün insandan öc alacağına ilişkin hoş bir çalışma olmuş film.
- Jacob rolünde Will Smith'in oğlunu izliyoruz. Başarılı bir performans çiziyor ama ünlü anne-babanın çocuğu olmanın avantajlarını kullanarak güzel filmlerde rol almaya başlamış olması kıskançlığımı engellemiyor doğrusu.
- Sonuç olarak, uzaylıların IMF veya AB benzeri bir komitesinin temsilcisi olarak vergi memuru kılığında dünyaya düşen Klaatu ve "Dünyanın Durduğu Gün", orijinal film kadar ses getirmiş olmasa da, verdiği mesajın insancıllığı açısından izlemeye değer.
- ilhamavcısı'nın notu 6/10
No comments:
Post a Comment