Tuesday, December 11, 2012

Türkan Şoray: Sinemam ve Ben

Türkan Şoray bir fenomendir, güzelliktir, şefkat, sevgi ve saygı duyduğumuz bir aile dostumuzdur sanki. Varlığından mutluluk duyduğum nadir ünlülerimizden Türkan Şoray. Bir gün olsun ukala bir tavrını, yanlış bir hareketini görmüş değilim. Kendisini kontrol etmeyi bilen, gelişime açık, güzelliği ve başarısına rağmen hala utangaç, kendisi kadar başarılı olmayan meslektaşlarını utandıracak kadar mütevazı. Öyle ya da böyle toplum önüne çıkan kişilerin örnek alması gereken yegane isimlerden birisi bence.

Otobiyografisini yazmış, görünce çok sevindim. Bunca yıldır izlediğim filmlerini yaparken neler yaşamış, neler hissetmiş öğrenmek güzel olur diye düşündüm. Hem de biyografi hastasıyım biliyorsunuz, kaçırır mıyım Türkan Şoray'ınkini, kaçırmam! İtiraf ediyorum, D&R'a gidip gelirken baktım ki okumuşum bitmiş. Alamadan bitti kitap yani anlayacağınız.

Akıcı ve samimi bir dille yazılmış kitap. Çocukluğundan başlıyor, şimdiki zamana kadar geliyor. Hem kendi ağzından, hem de onun için başkalarının söylediklerinden Türkan Şoray'ın görmediğimiz hayatını görebiliyoruz.

Oyunculuk için büyük bir sevgi duyduğunu, utangaçlığının ve içine kapanıklığının sadece kamera karşısında geçtiğini, kariyeri onları aştığı için erkeklerle muhtemelen pek de mutlu olamadığını, iyi oyuncu olmak için elinden gelen her şeyi yaptığını ve her zorluğa katlandığını görüyoruz.

Oldu bitti oyunculuğunu severim, kendi kendini eleştirdiği eski zaman abartılı oyunculukları da dahil. Ama yönetmen tarafını sanırım daha bir severim Türkan Şoray'ın. Erkeklerin hüküm sürdüğü bir dönemde ve alanda bu işe soyunmak pek kolay değil. Onunla aynı ayarda anılan Fatma Girik, Hülya Koçyiğit ve Filiz Akın'ın da yapmamış olduğu bir şey zaten. Hatta o dönem oyuncularından bir tek Kartal Tibet bunu başarmış. Türkan Şoray'ın yönettiği ve oynadığı filmlerin üçü hala zevkle izleniyor. Yani iyi iş çıkarmış ve yönetmen olarak da devam edebilirmiş aslında.

Gerek Türkan Şoray sevgisinden kaynaklı olsun, gerekse de işine aşkla sarılmış iyi niyetli bir insanın hayat gelişimini izleme merakından kaynaklı olsun, okumanızı tavsiye ederim. Bir de, ne kadar başarı elde edilmiş olursa olsun, insanlığa hizmeti ve toplumun bir parçası olmayı unutmamayı, erdemlerin üstünlüğünü vurgulaması bakımından okunmasında fayda var.

Erdemlerin üstünlüğü demişken, hiç hatası yok mu, tabii ki var. Belki de bilmediğimiz kadar çok. Ama sanki hata yapmamaya gayret eden, hatalarından pişmanlık duyan ve telafi etmeye çalışan bir tavır görüyorum kendisinde, bu hoşuma gidiyor. Yoksa, yandaki resimden de görüleceği üzere, her güzel kadının güzelliğinin üzerine saldırılması ve o bunu olgunca kabullenene kadar yaşadığı kargaşayı o da yaşamış.

Şimdinin ünlüleri ya şöhret sarhoşluğu içerisinde abuk sabuk işler yapıyor ve halkın kendilerini tahtları üstünde ellerinde taşımalarını bekliyor; ya da kimseyle konuşmayacak kadar ukala ve aşağılayıcı. Gerçi millet de eski millet değil, daha yüzeysel, boş ve ucuz işler peşinde ama bu durum herkes körüklediği sürece değişmeyecek bir olgu. Kendilerine sanatçı diyen insanların gelişime destek olması gerektiğini düşünüyorum. Bu da bugünün çıkarımı olsun bu yazı için :) Hepinize iyi okumalar.

- ilhamavcısı'nın notu: 7/10.

No comments:

Post a Comment